EVDEN İŞE GİDENE KADAR

Birbirinden garip Güdüklü köyü sakinleri her günkü gibi aynı kadro köyden ilçeye gitmektedir. Olayın geçtiği günde ise otobüsün yeni bir misafiri vardır...
TÜRÜ: KOMEDİ

Uyarı: Oyunu sahnelemeden önce mail yoluyla veya İnstagram üzerinden iletişime geçip izin istemeniz rica olunur. Oyun hakkındaki görüş ve önerilerinizi de bu sayfanın en altında yorum olarak ya da mail / instagram yoluyla belirtebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim...


Aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.

ahmet736arslan@gmail.com

Yeni yayınladığım oyunlardan anında haberdar olmak ve iletişime geçmek için İnstagram'dan takip edebilirsiniz. 👇


Ya da buraya tıklayarak siteye abone olabilir ve yeni içeriklerden e-posta yoluyla haberdar olabilirsiniz.

Oyun yazma sürecimle ilgili videolar paylaştığım kanalımı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.👇



KARAKTERLER
Kemal: Güdüklü köyünden ilçedeki işine giden sıradan bir memur. 30-35 yaşlarında.

Veysel: Her gün ilçeye giden otobüste telefonla sürekli arsa meselesi konuşan dayı. 50-55 yaşlarında.

Nebahat Teyze: Sürekli hasta olduğunu düşünen, yaşlı ve hastaneye giden teyze. 65-70 yaşlarında.

Selin ve Can: Vıcık sevgililer. 25-30 yaşlarında.

Şair Adam (Bekir) : Sürekli kafiyeli şiir yazan hayatını eşine adayan bir adam. 35-40 yaşlarında.

Şair Adamın Eşi: Şiire ve eşine karşı çok umursamaz olan kadın. 35-40 yaşlarında.

Şoför: Sıradan bir şoför. 35-40 yaşlarında.

Yabancı: Seri katil 30-35 yaşlarında.

Gizem, Murat, Ayten, Kerem : Radyo spikerleri (Sadece sesleri duyulur.)

Acılı Anne, Nuran'ın Kardeşi, Asiye, Muhtar: Radyoya çıkan Güdüklü Köyü sakinleridir (Sadece sesleri duyulur.)

NOT: Oyuncu sayısının yeterli olduğu durumlarda radyo kısımları da sahnede gösterilebilir. Radyodakilerle beraber 17 kişiye ihtiyaç vardır. Oyuncu sayısının yetersiz olduğu durumlarda ise oyun 9 kişi ile oynanabilir. Radyo bölümü aynı oyuncuların ses kaydı yapılarak verilebilir. Bu durumda oyuncuların radyodaki kişiler için farklı bir ses tonu kullanmaları rica olunur.

SAHNE
















(Yabancı, yerine oturmuş halde diğer tüm koltuklar boşken otobüs durağa yanaşır. Duraktan Kemal biner.)


Kemal : Günaydın abi. Hayırdır bugün geciktin biraz?
 
Şoför : Kusurumuza bakmayın Kemal Bey! bugün biraz süslenelim dedik hata mı ettik? 

Kemal: Estağfurullah abi de a
z kalsın yıllardan sonra ilk defa bir sonraki otobüsle mi işe gideceğim diye düşündüm durdum vallahi.

Şoför: Hiç endişelenme Kemalim. Ben yaşlanıp da  elden ayaktan düşene kadar beraber gidip geleceğiz ama benden sonrasını bilemem tabii...ölüm diye de bir gerçek var sonuçta.

Kemal: Dur bi abi ya!' Sabah sabah ölmek falan, ağzından yel alsın otobüsten dışarı atsın! ( Cümleyi söylerken koltuklara bakar yabancıyı görür.) Oo bugün aramızda bi' yabancı var. 

Şoför: Yabancı değil oğlum, misafir misafir.

Kemal(Yabancının yanına oturur.) Selamun aleyküm kardeşim. 

Yabancı : (Tedirgindir.) Aleyküm selam. 
Kemal:  Hayırdır, hangi rüzgar attı seni buralara?
Yabancı: Biraz işim vardı bu köyde. O sebeple birkaç gündür buralardayım. İlçede işimi halledip geri köye döneceğim.

Kemal: Oo sevdin herhalde...Sevilmez mi ya Güdüklü! Güzel yer güzel yer de... İşte insanları olmasa daha güzel olacak... 

Şoför: Nesi varmış oğlum insanların! Hayır yani benimle bir derdin varsa kimse binmeden konuşalım.

Kemal:  Yok abi yok. Söz meclisten dışarı. Benim sözüm az sonra bineceklere.

Yabancı: Nasıl yani anlamadım ?

Kemal: Boş koltuklar dolunca anlarsın... Benden tavsiye ölüm kalım meselesi değilse buralarda çok durma.

Yabancı: (Daha fazla tedirginleşir.) Yok ya nereden çıktı ölüm falan! Ne işim olur benim ölümle! Tövbe tövbe...

Kemal: (Şaşırarak güler.) Dur dur sakin ol. Bir şey demedim yahu! Bizim buranın insanı gariptir diyorum. Bak mesela bu bildiğimiz halk otobüsü ama özel servise döndü artık. Yıllardır hep aynı kişilerle gidip geliyoruz. Hadi benim işim var da teyzenin biri her gün hastaneye gidiyor. Veysel abi desen her gün tarla satmaya gidiyor. Ya bizim köyün yarısı onun ya da bir türlü satmayı beceremiyor. Biz de anlamadık... Bunlar anlattıklarım bir de anlatmadıklarım var. Hepsi garip bunların hepsi...


(Derken otobüs durağa yanaşır. Selin ve Can biner.)


Kemal: Hah tam üstüne...

(Selin ve Can binerken Selin 3 kere Can'ın üstüne kendini atar. Can da her seferinde "Tuttum aşkım!" der böyle "düştüm-tuttum, düştüm-tuttum" diyerek yukarıda belirtilen yerlerine
 otururlar.)


Kemal: (Fısıldayarak) Kızın beyincik hasarlı, yanındakinin de toptan beyni hasarlı. İ
nsan her seferinde aynı tonla nasıl "aşkım" diyebilir ya!
Selin: Can'ımm!

Can : Selinimm! Söyle de Can'ın dinlesin!

Kemal: (Yabancıya) Off bugün çok erken başladılar. Şu koskoca araba beni hiç tutmuyor ama ne zaman bunlar arkama otursa hep kusacak oluyorum... Şaka değil çantamda her gün poşet taşıyorum. (Çantasından poşet çıkartır.) Yani günde 25 kuruş kusma masrafım var.

Selin: Hani dün gece bana iyi geceler yazmadın ya...

Can : Ama aşkım söyledim ya yazacak şiir bulamadım öyle dümdüz iyi geceler de yazamazdım sana!

Selin: Ben hep kabus gördüm.

Can: Korkmuş mu benim balım.

Selin: Kabusumda sen bana hep "Selin" diyordun.

Kemal: (Sessizce) Başka ne diyecekti beyincik!

Selin: Hiç aşkım demedin! Hem de hiç! 

Can: Oy oy kıyamam ben sana! Tamam o zaman bugün kendimi affettirmek için sana sürekli "Benim her şeyden güzel aşkitoşkom" diyeceğim.

Kemal: Bittik (Elini alnına koyar.

Can: Hem cancağızın sana hediye aldııı! (Bir kutu çıkartır.) 

Selin: Ya olamaz! Benim darılacağımı düşündüğün için mi aldın?

Can: Hayır canım! Unuttun mu yoksa? Bil bakalım bugün ne? 

Selin: Tabi ya! Benim sana grip bulaştırıp ilk defa aynı virüsle hasta olma yıl dönümümüz!

Can: Hayır aşkım. Yaklaştın ama o yarın.

Selin: Ha şey şey aynı virüsle grip olup aynı anda hapşırma yıl dönümümüz.

Can: Yok yok. Aynı anda hapşırırken gözlerimiz kapanmıştı ve birbirimizi görememiştik ya. Ondan o günü kutlamaktan vazgeçtik...Çok uzaklarda aramaaa! Mesela sen bu otobüste hep ne tarafta oturursun?

Selin: E cam kenarında.

Can: "Dünya Cam Kenarında Oturanlar Günün" kutlu olsun aşkım!

Kemal: (Öğürme hareketi yaparak elini ağzına götürür. Poşet falan açmaya çalışır.


(Selin ve Can sarılır.)

(Otobüs durur. Duraktan Veysel biner.)

Veysel: naydın Fırat'ım!

Şoför: Günaydın! 

Kemal: (Yabancı'ya) Bak bak bu da bahsettiğim tarla beyi....

(Veysel başıyla otobüstekileri selamlar. Yerine oturup direkt telefonu eline alır. Bağırarak konuşur.)

Veysel: Alo Tuncer! Ne yaptın yavrum görüştün mu adamlarla?

Kemal
(Yabancı'ya) Aa Tuncer'i nasıl unuturum! Bu Tuncer dünyaya Veysel Abi'yle telefonda konuşup onun dediklerinin zıttını yapmak için gelmiş.

Veysel: (Bağırarak) Oğlum ben sana demedim mi?... Bu adamlar tam dolandırıcı yav... Bunlar arsayı gezmedi mi zaten?...E niye bi' daha gidiyorlar... Yok yok bunların amacı başka... Beni bekletiyorlar işte. Bak sabahtan beri 3 müşteri aradı 3'üne de satmak üzereyim dedim...Bunlar bizi oyalıyor Tuncer. Ara hemen! Veysel abi vazgeçti de. Çabuk ara sonra bana geri dön!

Kemal: Bak yine Tuncer bir şeyleri becerememiş. 

Yabancı:  Bu arsa ne tarafta...Sizin köye yakın mı?

Kemal: Yakın yakın hemen üst tarafta da yol falan sıkıntı. Kimse gitmez oralara. Veysel Abi'nin kendisi bile gitmez. Hep bu Tuncer halleder işleri.

Yabancı: Bu arsanın girişinde naylondan küçük bi' çadır var mı? Yanında da büyük çınar ağacı...

Kemal: Hehe aynen orası. Hayırdır alacaklı mısın?

Yabancı : (Tedirgindir.) Yok yok. Öyle sordum sadece.

(Otobüs durur. Duraktan Nebahat Teyze biner.)

Şoför: (Biraz yüksek sesle) Günaydın Nebahat Teyze'm hoş geldin!

Nebahat Teyze: (Yorgun ve huysuz) Günaydın günaydın... (Yan gözle bakar. Aslında pek umurunda değildir.) Hayırdır bugün bir güzel geldin gözüme?

Şoför: (Sevinir) Yok canım her zamanki halim işte!

Nebahat Teyze: Yok yok her zamanki gibi olsan yüzün gözün ayırt edilemezdi. Önceden evlat olsan sevilmez bir halin vardı.

Şoför: Aa o da ne demek! Şimdiki halim nasılmış?

Nebahat Teyze: Şu an en azından evlatken sevilecek bir halin var.

Şoför: Aşk olsun Nebahat Teyze. Yani keşke bu kadar da açık sözlü olmasan!

Nebahat Teyze: İşine gelirse...(Oflayıp sızlanarak yerine oturur.) 

Kemal : (Yabancıya) Bak kesin hastaneye gidiyordur kocakarı. Dün gece ölecek olmuştur. Azrail caymıştır falan filan...

Nebahat Teyze: (Diğerlerini hiç umursamadan koltuğuna oturup başlar.) Dün geceee öldüm sandım / Sabaha da çıkmam sandım/ Azrail Nedeeen caydın / Alsaydın da kurtulsaydım. 

Kemal: Teyzem bu cenaze aracı değil. Yanlış bindin herhalde.... Hani dün son binişti. Yarına çıkmam diyordun? 

Nebahat Teyze: He he sondu da Azrail'den rica ettim. Senin maymun suratını bir kere daha göreyim diye! 

Kemal: Konuşsak suç sussak suç...

Nebahat Teyze: (Kendi kendine konuşmaya devam eder. -herhangi birine bakmaz, kendi halinde-) Oy aman aman bacaklarım.... Dün gece tam gafamı yastığa koydum... Hi hi hi hi bir fenalık bir fenalık ....Gözüm neyin garardı getti.... Koca nenem belirdi odanın içinde...

Kemal: İlk insanlardandır kendisi...

Nebahat Teyze: (Umursamaz) Nebahat dedi, yetmez mi dedi... Gel gayrı dedi gel...Yok dedim nene yook... Hindi olmaz, olmaz dedim.... Kefen almaz beni... Vadem var dedim... Sonra bana yaklaştı... Bir gün dolacak vaden / Saracak her yanını kefen / buralara elbet gelecen / o zaman netcen.... Dediii getti. Sabaha kadar uyumadım. Bu sefer son binişim 
herhalde... Vay Nebahat vay!

Kemal: (Yabancıya dönerek) Oğlum bakmasana kadına. Sen baktıkça konuşur o. Arkadakiler tam sevgi yumağı olup susmuşken az kafa dinleyelim.

(Otobüs durağa yanaşır. Şair adam ve eşi biner.)

Şair Adam: (Enerjik) Günaydınlar günaydınlar.... Mutlu huzurlu sabahlar!

Şoför: Günaydın, hoş geldiniz! 

Şair Adam: Hayırdır bugün bi' farklısınız?

Şoför: Allah Allah yok canım! Her zamanki halim.

Şair Adam: Yok yok var bir farklılık. (Eşine)  Değil mi aşkım?

Şair Adamın Eşi: Evet evet kesin bir farklılık var. Her zamanki gibi olsa önünden geçerken içimden, "Allah'ım eğer çocuğum olursa inşallah böyle bir şeye benzemez" demem gerekirdi.

Şoför: Bugün herkes neden bu kadar açık sözlü!

(Şair adam ve eşi yerlerine doğru yürürken Şair Adam konuşmaya başlar.)

Şair Adam: Açık sözlüdür benim hayatım! Yaşam pınarım.... 

(Yerlerine otururlar.) 

Yabancı: Bunlarda mi her gün sizinle gidip geliyor.

Kemal: Maalesef...

Yabancı: Çok garip.

Kemal: Bak daha şimdiden garip demeye başladın... Her gün servise biner gibi aynı kadro gidip geliyoruz...

Yabancı: Bunlar normal gibi... 

Kemal: Adam şair ve karısı şiir sevmiyor. Hatta ben kocasını sevdiğinden de emin değilim.

Şair Adam(Eşine dönerek) 



İstemem sen yanımdayken başka hiçbir şeyi 

Kan ağlar bu gözler bir dakika göremezse seni 

Eğer sen de lütfedip seversen beni 

Daha da mutlu edemez hiçbir şey bu garibi 




Şair Adamın Eşi: (Huzursuz, bıkkın) Off daha bismillah yeni oturduk. Hemen şiir hemen şiir... Bedri gözünü seviyim artık bi' sus! 

Şair Adam: Aşkım ben Bekir Bekir.

Şair Adamın Eşi: Of neyse ne işte... Evlendik biz, hala şiir falan niye?... Ya niye hala beni tavlamaya çalışıyorsun! Bak sinirden elim ayağım titriyor!

Şair Adam: (Otobüstekilere dönerek) Görüyor musunuz heyecandan nasıl titriyor! Az önce de gözünü seveyim dedi. Gözümü bile ne kadar çok seviyor. Bu kadın bana hasta ya hasta! Bensiz hayatta yapamaz.

Şair Adamın Eşi: (Umursamaz tavırlarla) Allah'ım sen sabır ver.

Şair Adam: Bir dakika bir dakika yoksa sen şiiri mi beğenmedin? Tamam tamam bunu sen istedin. (Yüksek sesle) Kaptan! Bi' fon müziği alabilir miyim?

Şoför: (Elini radyoya götürür. Güzel bir fon müziği çalmaya başlar.) 


Şair Adam: (Eşine dönerek) 


Rüzgardandır belki de, uçuşup duran hislerimin neşesi.

Yağmurdandır, sırılsıklam olmuş kalbimin, hiç bitmeyen hevesi.

Sistendir belki de, senden başkasını görmeyen gözlerimin gülümsemesi. 

Yok yok sendendir, bu alametlerin her bir zerresi.



Şair Adamın Eşi: Birol yağmur çamur deyip durma çişim geliyor.

Şair Adam: Aşkım ben Bekir Bekir. Ya bu kadın kesin bana hasta ya benimle konuşurken heyecandan hem çişi geliyor hem ismimi unutuyor!

Şair Adamın Eşi: (Umursamaz tavırlara devam eder.) Öğrenemedim gitti şunun ismini.


(Bu esnada otobüsün radyosundan ses gelmeye başlar. -Bu radyo bölümünde toplamda 8 farklı sese ya da kişiye ihtiyaç vardır. Sahneleyecek tiyatro grubunun yeterli sayıda oyuncusu varsa bu bölüm sahnenin yan tarafında da oynanabilir. Yeterli oyuncu yoksa sadece ses olarak sahneye verilebilir.-)


Radyo Spikeri Murat : Güdüklü radyo yo yo yo ye ye ye! Hoş geldiniz efendim Sabah haberleri başlıyo yo yo yo ye ye ye!

Kemal: Bir de bu var. Küçücük köyde zaten her olay anında duyulsa da ille de herkes bu sabah haberini dinler. Öyle normal haber değil haa! Bildiğin köyden haberler. İstihbarat ekibi dedikodu Hayriye, çöpçatan Nuriye falan. Öyle bir haber bülteni ama gel gör ki bu başladı mı Şair Bey şiirini yarıda bırakır, şoför bey direksiyonu bırakacak olur. Anlayacağın tüm köyde hayat durur...

Nebahat Teyze: Aa vır vır vır duyamıyorum! Şoför bey oğlum ses açar mısın?

Şoför: Son ses Teyzecim.
Kemal: Teyze ses açık olsa da sen duyamıyorsun ki. Benim her dediğimi duyuyorsun ama onu duyamıyorsun!

Nebahat Teyze: İnan ki tam tersi olsun isterdim.

Radyo Spikeri Murat: Güdüklü de işler yine karışık sayın seyirciler! Hemen ilk haberimize geçiyorum. Bakkalın kızı Nuran kocaya kaçmışşşş!

Yabancı ve Kemal, Nebahat hariç diğerleri: Abovv!

Şair Adamın Eşi: Akıllı kızmış helal olsun valla! Kaçmazsan istemediğin ot böyle dibinde bitiyor işte.

Şair Adam: Ben otum, sen çiçeksin aşkım! (Sarılmaya çalışır.  Kadın onu iter.) 

Selin: (Can a dönerek) Aşkım sen de beni kaçırsana!

Can: Olur aşkım. Nereye kaçırayım seni?

Selin : Imm lunaparka! Çarpışan arabalara bineriz. Sonra da beni eve bırakırsın olur mu?

Can: Ama o kaçırmak olmaz ki. Hem çarpışan arabalarda ben sana çarpamam da! (Sarılırlar ) 

Şair Adamın Eşi : Ay keşke birbirinize bi' çarpsanız da siz de kurtulsanız biz de kurtulsak!  (Selin ve Can umursamaz.) 

Nebahat Teyze: Kemal Bey oğlum neymiş? Kimin kızıymış? Hiçbir şey duyamadım.

Kemal: Kız mız değil Teyze. Yanlış duymuşsun. Hac kuraları açıklanmış.

Nebahat Teyze: Ha eyi eyi. Ben yaptım çok şükür.

Kemal: Senin gittiğin umreydi. Bu hac hac.

Nebahat Teyze: Ben gitmişken ikisini de yaptım yavrum. Sen merak etme.

Radyo Spikeri Murat : Evet Güdüklü halkı! Şimdi kızı kocaya kaçan o acılı annenin yanındaki arkadaşımıza bağlanıyoruz. Bizi dinlemeye devam edin. Söz sende Gizemcim!

Radyo Spikeri Gizem: Cim mi? Ohaa Murat! Ben de seni cim!

Radyo Spikeri Murat: Akşam "Güdüklü Cafe" Gizem!

Nebahat Teyze: Bunlarda da hiç utanma yok ha! Tüm köy dinliyor yav ayıp be ayıp! 

Kemal(Yabancı'ya) Bak bunu duydu görüyor musun? (Nebahat'e) Teyze ben seni hiç anlamıyorum ya! İşine geleni çok güzel duyuyorsun. 

Nebahat Teyze: İşime geleni duysaydım. Seni hiç duymazdım yavrucum! 

Radyo Spikeri Gizem: Evet sayın dinleyiciler! Güdüklü radyo olarak o acılı annenin yanındayız. Evet efendim (Anneye mikrofon uzatır.) sizden olayın detayını dinleyebilir miyiz? Tüm Güdüklü şu an sizi dinliyor. 

Acılı Anne: Ay tüm deyince şey oldum şimdi. Ihım sayın muhtarım, değerli...

Radyo Spikeri Gize: Ayşe Teyze çok zamanımız yok. Olaya geçelim lütfen. Ne zaman oldu efendim? Nerede kızınız acınızı paylaşın bizimle!

Acılı Anne: Olay geçen hafta olmuş. Ben dün fark ettim. Biraz yorgundum. Yatak odasından "kızım kalk kahvaltı hazırla" diye bağırdım durdum. Cevap olmayınca kalktım odasına gittim. Not bırakmış. "Anne ben kaçtım. Sen bu notu okurken çok uzaklarda olma ihtimalim var" yazmış. Benim küçük oğlan "Anne o not bir haftadır orada" deyince anladım bir hafta önce kaçtığını...

Radyo Spikeri Gizem: Kız da haklıymış bi' yerde.  İnsan koca 1 hafta kızını fark etmez mi canım! Peki babası efendim, onun tepkisi ne oldu? 

Acılı Anne: Babası daha fark etmedi. Kendisi alkoliktir. Pek ayık gezmez. 

Radyo Spikeri Gizem: Yok yok kız bayağı bayağı haklıymış. Nerede kızınız peki kime kaçtı?

Acılı Anne: Bizim aile dostu, hırdavatçının oğlu Yusuf’a kaçmış.

Radyo Spikeri Gizem: Peki nerede oturuyor bu hırdavatçılar? 

Acılı Anne: Alt kat komşumuz. Benim kız yukardan sarkmış, oğlan aşağıdan tutmuş. Oysa kapıdan çıksa da ruhumuz duymazdı.

Radyo Spikeri Gizem: Sayın seyirciler duyuyorsunuz! Güdüklü yine güdümlü bomba gibi! Teyzecim hiç mi fark etmediniz yahu alt kattaki kızınızı?

Acılı Anne: Etmez olur muyum spiker hanım? Sanki kızın sesi bizim evin içinde. Ben ondan geç fark ettim zaten. Ben sesi evde olunca burada zannettim. Oysa alt kattaymış. Bir haftadır da elinde tabakla bize yemek getirdi. Komşu misali... Ben de aşağı çağırıyorlar bu ondan gidiyor zannediyordum. Kız bildiğiniz bizimle gelenekselleşmiş komşu geleneğini başlatmış. Sonra tabağa bizim yemeklerden koyup benim kıza veriyordum. Tabağı verip eve geri geliyor diye düşünüyordum da meğer hiç geri gelmemiş....

Radyo spikeri Gizem: Peki babasına bu haberi nasıl vermeyi düşünüyorsunuz?

Acılı Anne: Yok kızım yok! Ben ne diyecekmişim ya! Yarın onun bizim kıza ayakkabı boyatma günü. Bağırır bağırır aynı benim gibi sonra fark eder ayyaş herif! 

Radyo Spikeri Gizem: Ee ben o kızın alnından öpüyorum o zaman. Kaçmak hiç bu kadar mantıklı olmamıştı.... Size son sorum sayın "hiç acılı olmayan anne". Kızınıza buradan, Güdüklü radyodan, bir şey demek ister misiniz? 

Acılı Anne: K
ızım eğer aşağıda yer varsa bu gece gelin beni de kaçırın. Yalnız ben balkondan sarkamam kapıyı tıkılatın ben açarım.

Radyo Spikeri Gizem: Aa bu kadar da olmaz artık. Kendinize gelin. Siz giderseniz (Nuran'ın kardeşini göstererek) bu yavrucak ne yapacak? Ah seni küçük yavrucak! Sen bir şey demek ister misin ablana?

Nuran'ın Kardeşi: Abla eğer bu gece annemi kaçırırsanız yarın da gelin beni kaçırın. Teker teker kaçırın da babam fark etmesin. Ya da gelin direkt
 babamı kaçırın. Ben evde tek kalmaya razıyım.

Radyo Spikeri Gizem: Evet sayın seyirciler, bu haberimiz de köyümüzde hem kızları hem akılları kaçmış bir aileyi gördük. Ben daha fazla devam etmek istemiyorum ve hemen ikinci haber için merkeze bağlanıyorum. Muratcım! Söz sen de tatlım!

Radyo Spikeri Murat: Teşekkür ederim. Çok güzel sundun balım! Evet Güdüklü daha bitmedi. Sırada ikinci haber! Bir Güdüklü sakini dün gece saatlerinde uzaylı gördüğünü iddia etti. Evet yanlış duymadınız. Uzaylı dedim efendim! 

Şair Adamın Eşi: Yani o kadar uzaylı olmuşsun. Gele gele bizim köye mi geldin? Uzaylının da vizyonsuzu oluyormuş demek ki!

Nebahat Teyze : Neymiş neymiş? Uzaylı mı?

Kemal :"Uzay" değil teyze, "bu ay" dedi. Bu ay emekli maaşına zam geliyormuş. Hadi gözün aydın.

Nebahat Teyze: Oh oh çok iyi! Bu aralar ölmemem lazım. Her şey çok iyi gidiyor.

Radyo Spikeri Murat: Evet, arkadaşımız Ayten, uzaylı gören kişinin yanında. Şimdi ona bağlanıyoruz. Söz sende Ayten'cim.

Radyo Spikeri Ayten: Cim mi? Oha!

Radyo spikeri Murat: Hayde! Bu "cim" de bağımlılık yapıyor....O tren az önce kaçtı Ayten. Habere geç.

Radyo Spikeri Ayten: O tren önümde dursa bile binmezdim Murat! Habere geç değil, geçer misin bu arada! Evet sevgili Güdüklü halkı, uzaylı gören Asiye Teyze yanımızda. Evet Asiye Teyze olay ne zaman, nerede oldu?

Asiye Teyze: Dün gece bahçede çamaşır asıyordum. Ağaçların arasından bir hışırtı duydum. "Kim o!" dedim "Ben!" dedi. Şaşırdım. "Sen kimsin" dedim. "Anan!" dedi. Ben bi' sinirlendim. "Hadi oradan, hoşt hoşt!" diye bağırdım. Sonra "Ben dostum. Ben uzaylı." dedi. "Sadece şuradan biraz portakal toplayıp gideceğim." dedi. Ben de uzaylıya misafirperver olayım diye "İyi madem. Topla da git." dedim. 

Radyo Spikeri Ayten: Ama her uzaylıyım diyen de uzaylı olmaz ki Teyzecim. Besbelli biri sizi kandırmış. Buradan ona bir şey demek ister misiniz?

Asiye Teyze: Eğerkine gerçekten uzaylı ise Güdüklü yaylasında, tepe başında 2+1 manzaralı kiralık evimiz var. Hem oranın rakımı yüksektir. Hısım akrabasıyla iletişimi kolay olur ama yok uzaylı değil ise portakalın kilosu 4 lira. Kaç kilo aldıysa paramızı getirsin. Egerkine getirmez ise gözü ağzına kaçsın, burnundan kulağı çıksın inşallah! 

(Yabancı, olduğu yerde elini gözüne, burnuna falan götürür.) 

Radyo Spikeri Ayten: Evet Güdüklü halkı! Haberin sonuna geldik. Şimdi merkeze bağlanacağız. Keşke annem şu radyoyu dinlemese de isminle ilgili tekerlemeyi devam ettirebilsem Murat!

Radyo spikeri Murat: Aa çok ayıp çok! Allah annene uzun ömürler versin Ayten! An itibariyle mikrofonun kapalı. İstediğini söyleyebilirsin. Şu andan itibaren söylediğin tekerlemeleri sadece ben ve patron duyacağız. Evet Güdüklü vakit kaybetmeden son ve en bomba habere geçelim. Güdüklü de bir seri katil var! Evet efendim aramızda bir seri katil yaşıyor!

Nebahat Teyze: Neymiş neymiş!

Kemal: Yok artık! Bunu ben de anlamadım... Ya da anlamak istemiyorum.

Nebahat Teyze: Neymiş ya! (Otobüstekilere bakar.) Bunlar niye sarardı böyle. Neymiş biri bana da söylesin!

Kemal: Güdüklü'ye yaşlı bakım evi açılması planlanıyormuş.

Nebahat Teyze: Yok yok bu aralar benim kesin ölmemem lazım kesin!

Radyo Spikeri Murat: İlçeden gelen habere göre tam 5 kişiyi öldüren katilin kurbanları ilçede olmasına rağmen Kendisinin geceyi bizim köyde geçirdiği düşünülüyor. Arkadaşımız konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi almak için muhtarın yanında. Söz sen de Kerem. 

Radyo Spikeri Kerem: Cim mi? Oha!

Radyo Spikeri Murat: Öyle bir şey demedim Kerem, habere geç! 

Radyo Spikeri Kerem: Kızlara öyle bana böyle ha eyvallah Murat eyvallah! Evet sayın muhtarım, tüm Güdüklü seni dinliyoruz. Kimdir bu seri katil bir bilgi var mı? 

Muhtar: Seri mi? Ne serisi efendim. 2-3 kişi öldürdü diye nereden seri katil oluyormuş?

Radyo Spikeri Kerem: Tam 5 kişi muhtarım...

Muhtar: 3 ün 5 in ne önemi var? Hiç korkuya gerek yok. Kendisinin bu işe bir son verdiğini düşünüyorum ve şiddetle kınıyorum! Hiç telaşa gerek yok.

Radyo Spikeri Kerem: Tam 5 kişi, tek bıçak darbesiyle öldürülmüş muhtarım. Bayağı tehlikeli biriyle karşı karşıyayız.

Yabancı(Sessizce) Tek değil 2 

Kemal: Bi' şey mi dedin? 

Yabancı: Tek darbeyle olmaz o iş diyorum. 2'dir. Bir önden kesilir bir de arkadan kafa vücuttan ayrılır. Yani öyle yapmıştır kim yaptıysa 

Kemal: Sağolasın sayende gözümde canlandı!
Radyo Spikeri Kerem: Alınan bilgilere göre seri katil son kurbanının evine arka bahçedeki kapıdan girmiş. Buradaki evlerin hep bahçeli olduğunu düşünürsek bu bizim için bir tehdit oluşturur mu muhtarım?

Muhtar: Hayır efendim hayır. Ne tehdidi? Kimse korkmasın. Zaten katilin bizimle bir işi yok. İlçede işini görüp buraya sadece yatmaya geliyor. 

Radyo Spikeri Kerem: Evet sayın seyirciler, duydunuz muhtarı. Kendisi bu konuda pek rahat. Yine de aman arka kapılara dikkat diyelim ve sözü merkeze bırakalım.

Radyo Spikeri Murat: Değerli Güdüklü halkı bu gün de sona geldik. Ne kadar muhtar öyle dese de siz yine de tam 5 kişiyi öldüren katili bu kadar hafife almayın. Sonra burada haberinizi yapmak istemeyiz. Hep mutlu hep sağlıklı olmanızı ister, iyi günler dileriz efendim!

Veysel: (Telefonla konuşmaya başlar.) Ne demek Tuncer tarladan 5 tane ceset çıktı? Oğlum sen adamlarla gidip niye bizim tarlayı kazıyorsun? Polis mi? Ne kelepçesi? Alo Tuncer, Tuncer! Ulan her şey mi beni bulur be!

Can: Bu katilde amma beceriksizmiş. İnsan hepsini aynı yere mi gömer?

Selin: Aynen aşkım de mi. Keşke iki üç tanesini hiç gömmeseydi. Hayır yani o kadar öldürmüşsün niye gömüyorsun ki? İnsanın yaptığı işe saygısı olacak. Yaptığı işi beğenmiyor sonra kimse görmesin diye gömüyor. Yok öyle dünya!

Can: Ya yemişim seri katilini...

Selin: Aşkıııım! Seri katil deme. Ağzına hiç yakışmıyor. İlla seri diyeceksen "seri köz" de seri köz getirin de seriiii kööööz...

Can: Senin canın nargile mi çekti! (Sarılırlar.) 

Kemal: İnsan şu olayda bile cilveleşir mi ya! Kıyamet kopsa aynı anda öleceğiz diye sevinir bunlar.

Nebahat Teyze: Seri katil mi peh! Pabucumun seri katili. Benim koca nenem bile cinnet geçirip 7 tane gelinini öldürdü 7 tane...

Kemal: Nedense şu an senin haberi duymamana rağmen yorum yapmana ya da  nenenin 7 kişiyi öldürmesine değil, 7 tane gelini olmasına şaşırdım. 7 tane oğlu mu vardı?

Nebahat Teyze: Yok be, tek oğluna 7 tene gelin aldılar.

Kemal: Vay arkadaş ya! Ben bir tanesini bulamıyorum. 

Nebahat Teyze: Hiç şaşırmadım. Bu tiple koca nenem bile sana varmazdı be! 

Kemal:  Tövbe tövbe! Zaten ben ne yapayım senin koca neneni. Hem ölmüş gitmiş. Allah rahmet eylesin. 

Nebahat Teyze: Öyle demee! Koca nenem geceleri hiç boş durmaz. Birinin rüyasından ötekinin rüyasına...Devri alem yapar, bakarsın sana da gelir.

Kemal:  Yok yok kalsın. Zaten şu seri katil olayından iyicene tırstım. Uykuda bari rahat olmak istiyorum.

Veysel  :Aman Kemal sen de ha! Korktuğun adama bak. 5 tane adam öldürmüş. Seri katilim diye dolanıyor ortalıkta. En az 10, bilemedin 15 tane öldürene seri katil derim ben.

Kemal: Değil mi,  tabi ya! Nerede görülmüş 5 tane adam öldüren seri katil. En az 15, 15 şart. 

Şoför: Tabi canım. Can alıp can vermenin bu kadar kolay olduğu devirde 5 kişiyi öldüren adamdan mı korkacağız?

Şair Adamın Eşi: Ne korkması ya? Ben bile şimdi başlasam 10 dakikaya 5 kişiyi öldürürüm. Bu seri katil unvanı için de bi' sınav ne bileyim mülakat olmalı. Önüne gelen seri katil....

Şair Adam : Şimdi aklıma geldi dinleyin dinleyin.

Gülerim 5 kişiyi öldürene seri katil derlerse 

Seri katil olur en az 15 kişiyi öldürürse...

Nasıl ama...

Yabancı: (Ayağa kalkar. Elindeki siyah poşetten iki tane silah çıkartır ve bağırarak) Eh yetti be! 5 neyinize yetmiyor ulan... Tamam siz istediniz. Hadi gelin sayıyı 15 e tamamlayalım....

Tüm yolcular: (Çığlık atarlar.) 

(Sahne kararır. Sahne yeniden aydınlandığında tüm oyuncular ellerindeki silahı Yabancı'ya yöneltmiştir. Yüzlerinde sinsi bir gülüş vardır. Nebahat Teyze'nin iki elinde de silah vardır. Diğerlerinde tek silah vardır.)


Kemal: (Yabancı'nın elinden silahı alır. Yabancı'ya dönerek) Güzel kardeşim benim, ben sana ölüm kalım meselesi değilse buralarda çok durma demedim mi!? Burası Güdüklü Güdüklü. Sen bize silah doğrultunca "Aaa!" diye bağırıp korkacağımızı mı zannettin?

Yabancı: E bağırdınız ama?

Kemal: Lan korkudan değildi o. Şaşırdık olum biz.  Kim bu salak, neyine güvenip bize silah doğrultuyor diye düşündük. 

Veysel: O değil de ben de kalp vardı. Silah görünce korkudan değil şaşkınlıktan kalp krizi geçiren ilk kişi olabilirdim.

Yabancı: Dayı sen bir sus ya! Ne geldiyse başıma senin tarla yüzünden geldi zaten. 5 tane adamı öldürdüm. Senin tarlayı görünce "Hah!" dedim "gömecek güzel bir yer buldum.". Tam kazmaya başladım bir de ne göreyim 2 tane ceset!

Veysel: Ne! Ne diyorsun lan sen!?

Yabancı: Ben ceset gömmeye gittim, gömeceğim yerden ceset çıktı diyorum. 5 tane adam öldürmekten yargılanacakken şimdi 7 tane adamdan yargılanacağım... 

Veysel: Lan Tuncer lan Tuncer! (Hemen cebinden telefonu çıkartır. Tuncer’i arar.) 

Nebahat Teyze: Şşt bana baksana sen ketıl! Ben 5 sene kansere dayanıp yendim, 2 kere kıl dönmesi ameliyatı oldum, 4 kere kalbim durdu, kalp pilim tam 5 sefer bitti, gittim şarj oldum geldim. Ben tüm bunları atlatıp ölmedim. Senin bir kurşununla mı öleceğim ha?!
 
Kemal: Yok yok bu saatten sonra kolay kolay ölmezsin sen teyze.

Nebahat Teyze: (Kemal’i duymazdan gelip hala Yabancı'ya bakarak konuşmaya devam eder.) Bak kolum bacağım da kırıldı. Şu an vücudum koca bir metal yığını. Öyle kurşun falan işlemez bana. Sonra dişlerim hep protez diş. Anlayacağın tamamen mekanik bir vücuda sahibim. Hatta Arkadaşlarım bana "Terminatör Nebahat" derdi.

Kemal: Derdi diyor duydun mu, çünkü arkadaşları İspanyol gribi, veba, savaşlar derken hep öldü. Bak ama Nebahat Teyzemiz'in maşallahı var. Müze gibi bayan.

Nebahat Teyze: Bayan değil kadın kadın!

Kemal: Ayrıca da Türkiye'de feminizmin kurucu üyelerindendir kendisi... 

Şair Adam: Artık konuşmayı bırakıp şunu koltuğa bağlasak mı?

Şair Adamın Eşi: Arabaya bindiğimizden beri ilk defa söylediğin bir şeye katılıyorum Bekir.

Şair Adam: Aa Aşkım! İsmimi ilk defa doğru söyledin!

Şair Adamın Eşi: Bak demek ki sen hep böyle mantıklı şeyler konuşsan ben hiç unutmayacağım seni Birol, ay aman Bedri (Biraz durur.) Yok yok bu mantıklı konuşmayla da ilgili değilmiş herhalde. Neyse bunu evde konuşuruz hadi bağlayalım şunu.

Can: Ne gerek var ya bağlamaya? Bunca kişinin arasında bir şey yapamaz zaten.

Selin: Ama aşkım ben korkarım.

Can  Aa öyle deme! Ben senin yanındayken kimse sana bir şey yapamaz! Korkma sen tamam mı?

(Hemen sarılmaya başlarlar.)

Kemal: Tövbe tövbe! (Şoföre) Abi arkada kıyamet kopuyor. Sorması ayıp hala nereye gidiyorsun? Bi' zahmet polisi arayıp ne yapmamız gerektiğini sorar mısın?

Şoför: Tamam arıyorum hemen.  (Telefonu çıkartır.) 

Kemal: Yanında ip benzeri bir şeyi olan var mı?

Nebahat Teyze: Ben de var, ben de var da elim dolu (Tuttuğu iki silahtan dolayı) Kemal Bey oğlum, şu sağ cebimden ipi alsana.

Kemal: Teyzecim sorması ayıp sende niye iki tane silah var?

Nebahat Teyze: E lazım oluyor.

Kemal: Yaşıtların hani sevap lazım olur diye ikinci hacca gidiyor biliyorsun değil mi?
Nebahat Teyze: E bu espriler sıktı artık. Hadi durma al cebimden ipi!

Kemal: (İsteksiz bir şekilde ipi alır. Yabancı'nın yanına gider. Bağlamaya başlar.)

(Tüm bunlar olurken Veysel sürekli telefonla uğraşmakta, Tuncer'e ulaşmaya çalışmaktadır.)

Şoför: Bu arada polisi aradım. Karakola kadar getirmemi rica ettiler. Şimdi karakola gidiyoruz haberiniz olsun.

Selin: Ay karakola kadar ipi çözer ya! Keşke kelepçemiz olsaydı.

Nebahat Teyze: E ben de var. Kemal Bey oğlum sana zahmet bu da sol cebimde...

Kemal: Ben artık şaşırmak istemiyorum ya! Sen de kelepçenin ne işi var!?

Nebahat Teyze: Dedim ya lazım oluyor. Hadi çekinme çekinme sol cebime at elini kelepçe orada.

Kemal :Aman silahlarını bırakma tamam mı? Başımıza kovboy oldun bu yaşta!

Nebahat Teyze: Ne varmış canım yaşımda!?

Kemal: 3 haneli olması dışında hiçbir sorun yok. (Derken hızlıca elini atıp kelepçeyi çıkartır. İple oturduğu koltuğa bağlı olan Yabancı'nın, kelepçeyle de ellerini bağlarken Yabancı'dan aldığı silahı onun yanındaki sandalyeye koyar ama bir elinde kendi silahı durmaktadır.) 

Veysel: Hah Tuncer! Nerdesin lan sen?... Oğlum bizim tarladan toplam kaç ceset çıktı?...13 mü !? 

Yabancı: Ben iyi yırtmışım sadece iki tanesini gördüm. Bu arada anlaşılan köye gelen ilk seri katil ben değilmişim.

Veysel: 5 tanesini bu yeni seri katil öldürdüyse 8 tanesini kim öldürdü... E o kadar ceset varken seni nasıl serbest bıraktılar oğlum?...Niye özür diliyorsun? Ne dedin söylesene!... Niye benim ismimi veriyorsun lan!?...Yazıklar olsun! Koynumda yılan beslemişim bunca sene!... Sus tamam, sus artık! (Deyip telefonu kapatır.) Bi' polis tarafından aranmadığım kalmıştı o da oldu çok şükür. Ne yapacağım ben şimdi? Katil olabilir diye benim ismimi vermiş beyinsiz!... P
olis peşimdeymiş. Kaçsam mı acaba? Kaptan biz nereye gidiyorduk?
Şoför: Karakola abi 

Veysel: Sana zahmet ben müsait bi' yerde inebilir miyim? 

Kemal: Abi bir dur gözünü seveyim ya! Senin öldürmediğini hepimiz biliyoruz. Korkma, gel ifadeni ver. Hem kaçarsan suçlu konumuna düşersin.

Şair Adam: Tabi abi Kemal haklı. Korkma bir şey olmaz da sen bu Tuncer' e çok güvenme bundan sonra. 

Veysel: Ne geldiyse başıma o yarım akıllı yüzünden geldi zaten... Hayır anlamıyorum 8 kişiyi kim öldürür de oraya gömer... Bizim köylü dışında kimse benim tarlanın yolunu bile bilmez... acaba diğer 8 kişiyi öldüren kişi bizim köyden olabilir mi? (Telefonu çalar.) Yine arıyor yüzsüz! Ne uyduracak kim bilir? Açmayacağım ulan açmayacağım! 

Can: Abi bana sorarsan aç. Ne olur ne olmaz önemli bir şey olmasaydı seni arayacak kadar yüzsüzlük etmezdi bence. 

Kemal: Can haklı abi.

Selin: Ya tabii ki de haklı tamam mı?

Kemal: ("Ya sabır" dercesine başını sallar.) 

Veysel: Ne var lan ne var! Polise yerimi mi söyleyeceksin, tehdit mi edeceksin. Hiç uğraşma zaten kendi ayaklarımla karakola gidiyorum. Niye biliyor musun? çünkü suçlu değilim ama orada bi' işim bitsin, ilk bulacağım adam sensin haberin olsun....Ne diyorsun Tuncer sen!? Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu? Bak bu iftiraysa çok ayıp olur. Kadının yüreğine iner bak emin misin?....(Nebahat Teyze'ye bakarak konuşmaya devam eder.) Tamam kapat hadi kapat.

Nebahat Teyze: Ben bir şey yapmadım! İftira hepsi iftira! Ben yaşlı, dul bir kadınım!

Veysel: Dulsun çünkü iki kocanı da öldürmüşsün...
(Tüm otobüstekiler şaşırır. -Şoför haberi duyunca ani fren yapar vs-)

Kemal: Ne yani o bilinmeyen 8 kişiden ikisini Nebahat Teyze mi öldürmüş?

Veysel: Maalesef evet 
Kemal: Yok artık ya!

Nebahat Teyze: (Ağlamaklı) İftira ya iftira!

Veysel: Çok acemice işlendiği için ilk otopsi de hemen ortaya çıkmış. Diğer 6 ceset için araştırmalar hala devam ediyormuş.

Kemal: Cepten çıkan ipler, kelepçeler, yaşlı olunca şüphelenmedik bile. 
Nebahat Teyze: (Ağlayarak önüne bakar.) 

Kemal: Teyzecim şu elindeki silahları alayım ben. (Deyip silahları alır. Yabancı'nın yanına koyar.) 

Nebahat Teyze: (Ağlayarak) Biliyorum bahane sayılmaz ama... Ben Selin ile Can gibi aşık olmadım. Oldum aslında ama bizim zamanımızda öyle aşkla evlenme falan yoktu... Yaşım gelince para karşılığında köyün yaşlıları ile evlendirdiler. Bu cinayetleri işlediğimde gençtim daha.... Onca yıldan sonra cesetleri nasıl buldular, nasıl anladılar.... ama şimdi olsa gene yapardım....Buraya kadarmış. Neyse cezam çekeceğim.

Kemal: (Şoföre bakarak) Abi kaç dakika oldu. Arabada iki tane katil var. Biraz acele et!

Nebahat Teyze: (Ağlamadan. Kendinden emin) Gençliğimi doya doya yaşadım. Eğer hapis cezası çekeceksem yaşlılığımda çekeyim en azından.

Veysel: Teyze başka yer mi bulamadım ya1 Niye benim arsa, niye? 

Nebahat Teyze: (Gözü yaşlıdır ama artık ağlamaz.) E az önce kendin dedin ya. "Bizim köylü dışında kimse bilmez orayı." diye. Zaten sen tarlaya uğramazsın. Yarım akıllı Tuncer desen ceset görse uyuyan adam zanneder. Benim için senin tarlan, bulunmaz bir fırsattı. Hem tüm tarla işlerini otobüste yanımızda konuşuyordun. Her an her şeyden haberim oluyordu ama bu son satış mevzusunda korkmuştum. İçimden bir his ortaya çıkacağını söylüyordu. Koca nenem de sürekli aklıma girip rüyalarımı kabusa dönüştürünce yakın zamanda yolumun karakola düşeceğini hissetmiştim.
(Bu esnada radyodan ses gelir.)

Radyo Spikeri Murat: Güdüklü radyo yo yo ye ye ye hoşgeldiniz efendim! Bir son dakika gelişmesi ile karşınızdayız.

Nebahat Teyze: Hah sonunda radyodan ismimi de duyacağım. Vay Nebahat vay!
Kemal: Bir dakika bir dakika! Sen radyoyu nasıl duydun? Bana  sorman gerekirdi.

Nebahat Teyze: Hepsini duyuyordum be Kemal oğlum ama bir gün kendi haberimi duyarım korkusuyla hep duymamazlıktan geldim. Hele şu son seri katil haberinde "Aha" dedim bulmuşlar  İşte yolun sonu... derken anladım ki benim haberim değil. Bu sefer de yırttım diye düşünürken sonunda buldular işte...

Radyo Spikeri Murat: Evet sayın seyirciler Veysel Dönümlü'nün arsasında çıkan toplam 13 cesetin 9 tanesini kimlerin öldürdüğü ortaya çıktı. Cesetlerden tam 5 tanesini köye dışardan gelen Murtaza Elikanlı...

Kemal: (Yabancı'ya) Murtaza mı lan senin adın? 

Yabancı: (Pis bir gülüşle kafasını evet anlamında sallarken) Soyadım da Elikanlı!

Radyo Spikeri Murat: 2 kişiyi Güdüklü'nün en yaşlı üyesi Nebahat Antika. 1 kişiyi Güdüklü'nün gençlerinden Can Selinoğlu, 1 kişiyi de yine gençlerden Selin Canoğlu'nun öldürdüğü ortaya çıktı. Kalan 4 cesetin otopsi çalışmaları devam ediyor şimdilik bu kadar. Yeni gelişmelerle tekrardan burada olacağız. Takipte kalın...
(Tüm otobüstekiler şaşırır. -Şoför haberi duyunca ani fren yapar vs-)
Şair Adam: Bir dakika bir dakika (Selin'i göstererek) senin soyadın Canoğlu, (Can'ı göstererek) senin soyadın da Selinoğlu mu?

(İkisi de evet anlamında başlarını sallar.)

Şair Adam: Ne kadar romantik ya! 

Kemal: Abi şu an konuşmamız gereken konu bu mu gerçekten?... İkisi de katilmiş!

Şair Adam: (Sanki ilk defa duymuş gibi şaşırır.) Ne! Yok artık doğru mu bunlar? 

Kemal: Abi az önce radyoyu dinlemedin mi?

Şair Adam: Ben isimleri duyunca olaya kendimi veremedim... E ikisini (Selin ve Can’ı göstererek) bunlar öldürdü 5 ini (Yabancı'yı göstererek) bu öldürdü. Kalanları kim öldürmüş?

Kemal: E 2'sini de Nebahat Teyze öldürmüş işte.

Şair Adam: (İlk defa duymuş gibi şaşırır.) Ne! Yok artık doğru mu bunlar!? 

Kemal: Tövbe tövbe abi bir dur ya! (Selin ve Can'a bakarak) Ya gençler siz daha kaç yaşındasınız? Kimle husumetiniz olabilir. Aklım almıyor gerçekten....Birbirinizin katil olduğundan haberiniz var mıydı?


(İkisi de hayır anlamında başlarını sallar )


Kemal : Can kimi öldürdün?... Başka sormak istemiyorum lütfen hemen cevap verir misin?

Can: Selin'in eski sevgilisini öldürdüm.

Selin: Ya aşkım! Deyip Can'a sarılır.) Ne gerek vardı? Ben zaten seni seviyorum onu unutmuştum bile.

Kemal: Yahu bi' durun. Ayrılın! Daha bitmedi soracaklarım....Selin sen kimi öldürdün?

Selin: Can'ın eski sevgilisini.

Can: Ya aşkım! (Deyip sarılır.) Ne gerek vardı? Niye öldürdün Çiğdem'i?

Selin: Çiğdem mi!? Ben Zehra’yı öldürdüm. 

Can: Ha Zehra iki önceki sevgilim. Bir önceki sevgilim Çiğdem'di.

Selin: (Silahına bakarak) O zaman hala görülecek bir işim var. Kaptan beni müsait bir yerde indirir misin!...

Kemal: Hop hop verin ikiniz de şunları! (Deyip iki silahı da alıp Yabancı'nın yanına koyar.) Fırat abi hadi ama! Arabada bir tane daha katil çıkmadan şu karakola varır mısın?

Şoför: İlçeye yaklaştıkça trafik sıkışıktı. Az kaldı ama birazdan ordayız. 

Veysel: Gençler!... Başka yer mi bulamadınız? Niye benim arsa niyeee! 

Can : Abi az önce Nebahat Teyze dedi zaten. Bizim köylü dışında kimse bilmiyor orayı. Kusura bakma ama cesetlerin bulunmaması için en uygun yer senin orası.

Veysel: Ulan şu iş bitsin. "Veysel Bey'in tarlası şuradadır." diye 
tüm billboardlara reklam vereceğim. Herkes bilecek arsanın yerini. Bundan sonra kimse orada gizli kapaklı iş çeviremeyecek!
(Bu esnada yeniden radyodan ses gelir.)
Radyo spikeri Murat: Güdüklü radyo yo yo ye ye ye hoş geldiniz efendim! Yeni bir son dakika gelişmesi ile karşınızdayız. Toplam 13 cesedin 9'unu kimlerin öldürdüğünü geçtiğimiz bültende açıklamıştım. Kalan 4 cesedin de kim tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Yapılan otopsi çalışması sonucunda 4 cesedin "Şair" olarak tanınan Bekir Mısragil tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.
(Tüm otobüstekiler şaşırır. -Şoför haberi duyunca ani fren yapar vs-)

Nebahat Teyze: Onca cinayetin bu kadar hızlı çözülmesi imkansız. 
Bizim köy Müge Anlı’ya mı çıktı acaba?
Kemal: (Veysel'e) Evet şu an konuşmamız gereken konu da bu zaten...(Şair Adam'a) E ne diyorsun bu işe?
Şair Adam: Ne oldu Kemal? Kimmiş kalan 4 kişiyi öldüren?

Kemal: E sen öldürmüşsün abi!

Şair Adam: Ne yok artık!

Şair Adamın Eşi: Bırak numara yapmayı! Doğru mu bu söylenenler?... Bedri nasıl yaparsın nasıl!? Kimi öldürdün ha!?

Şair Adam: (Artık ciddidir.) Ben Bekir Bekir! İşte sırf bu yüzden öldürdüm Bedri'yi! Bir türlü unutamadın şu adamı!

Şair Adamın Eşi: Ne! İnanamıyorum sana! Gerçekten bunu yaptın mı?

Şair Adam: Sadece Bedri'yi değil, zamanında seninle Bedri'nin arasını yapan o üç arkadaşını da öldürdüm. Hem de gözlerinin yaşına bakmadan. Seviyorum kızım ben seni... Şiirler yazıyorum ben sana... Çok seviyorum kızım çok!

Şair adamın eşi: Şiirinde batsın şairliğinde... Bu aşırı sevginle beni de aşkımızı da sen öldürdün anladın mı? (Şoför'e) Çabuk olsana biraz. Karakola varmadan bu yanımdakini öldürmemek için kendimi zor tutuyorum.

Kemal: Bi' kaza çıkmadan ben o silahları alayım. (Deyip hem Şair'in hem de eşinin silahlarını alır ve yine Yabancı'nın yanına koyar.) 

Veysel: Ulan şair, sen de mi benim tarlaya... Vay arkadaş ya! Bizim köylünün benim tarlaya vardığı kadar ben varmadım be!

Şair adam: Belki de bu yüzden senin yeri seçiyoruzdur. Ha abi!

Kemal: Şu an çok ciddi bir soru sormak istiyorum... Katil olmayanlar el kaldırabilir mi?

(Yabancı, Veysel, şoför elini kaldırır.)

Kemal: (Şoför'e) Abi sen direksiyonu tutar mısın lütfen! Şu an Türkiye Cumhuriyeti Emniyeti adına çok kutlu bir görevin başındasın. (Yabancı'ya bakarak) Sen niye kaldırıyorsun lan! Katil değil misin oğlum sen?

Yabancı: Seri katilim usta ben. O ayrıntıyı kaçırmamak lazım.

Kemal: Havan batsın....(Şairin eşine) Siz niye elinizi kaldırmadınız?

Şair Adam:(Eşine)  Sen... yok yok buna inanmam....kimi öldürdün...gözlerimin içine bak öyle söyle... Şşş sana diyorum, kimi öldürdün? 

Şair Adamın Eşi: Kimi olacak. Senin şiir kitabını basacak olan yayınevinin müdürünü! 

Şair Adam: Şaka, değil mi şaka bu?

Şair Adamın Eşi: Bıktım duydun mu bıktım! Evde ben iki cümle söylüyorsam sen iki mısra söylüyorsun. Gün boyu şiir okur gibi konuşmandan bıktım! Bir de o müdür olacak adam aklına girip kitap basalım dedi. İyice sıyırdın kafayı...

Şair Adam: Bir dakika bir dakika... Onu sen öldürmüş olamazsın çünkü Mücahit Abi kalp krizi geçirdi.

Şair Adamın Eşi: Neden kalp krizi geçirdi zannediyorsun. Adamı bir köşeye çekip yarım saat aralıksız senin şiirlerini okudum. 5. Şiirin ikinci mısrasında hıg dedi gitti. Dayanamadı adamcağız. Belki benim yüzümden öldü ama asıl sebep sensin. Senin şiirlerindeki o saçmalıklara dayanamadı adamın kalbi.

Şair adam: Hem Mücahit abiyi Hem içimdeki şairi öldürdün. Ben belki 4 kişiyi öldürdüm ama sen benden daha katilsin! 

Veysel: (Ellerini açıp havaya bakarak) Yaradan mevlam! Ne günlere kaldık! 4 tane adam öldüren kişi övünür halde. Vay ki ne vay! 

Kemal: Veysel Abi'nin de Tuncer'in iftirası yüzünden arandığını hesaba katarsak şu an polis tarafından aranmayan ve katil olmayan ben ve Fırat Abi kaldı.... Biliyor musunuz? (Yabancı'yı göstererek) bu adam arabaya ilk bindiğinde "Ölüm kalım meselesi değilse çok durma buralarda." dedim. "Bizim buranın insanı gariptir." dedim ama bu kadar garip ve tehlikeli olduğunuzu ben bile bilmiyordum! 
(Kemal konuşurken Yabancı yanında duran silahlara yaklaşır. Kelepçe ve ipe rağmen bir tanesini eline almayı başarır.) 

Kemal: (Habersiz konuşmaya devam etmektedir.) Her gün bir sürü katilin arasında gidip geldiğimi düşündükçe... 

Veysel: (Bir anda bağırır.) Kemal arkana bak! 

Yabancı: (Silahı Kemal'e doğrultmuştur. Kötü bir sırıtmayla) 5 tane öldürdüm zaten, neden 6 olmasın ki?

Kemal: (Yabancı konuşurken hiç düşünmeden elindeki silahı ile yabancıyı vurur.) 

(Tüm yolcular şaşkındır. Bir süre sessizlik sonrası Veysel konuşmaya başlar.)

Veysel: Ne yaptın oğlum sen? 

Kemal: Ben onu vurmasaydım o beni vuracaktı.

Veysel: Yok lan onu demiyorum. O kadar silahı niye gidip seri katilin önüne koydun. 
Kemal: Ne bileyim abi. Hem kelepçe hem ip var. Kolay kolay ulaşamaz oraya diye düşündüm. 

Veysel :Oğlum adam seri katil. İsterse buradan direksiyona bile ulaşırdı... Neyse oldu bitti artık... Üzülerek söylüyorum ama sen de katil sayılırsın artık Kemal....ve sen de katil olduğuna göre şu an polis tarafından aranmayan ya da katil olmayan tek kişi kaldı... O da şoför. (Cevabını bildiği bir soru sorar.) Şu anda bir araba dolusu suçlu nereye gidiyoruz? 

Şoför hariç herkes: Karakola!

Kemal: (Elindeki silahı şoföre tutarak) Artık gitmiyoruz!
(Sahne kararır. Perde kapanır.)

SON

2 yorum:

  1. İzlemeside sahnelemesi de çok keyif verici bir oyun olmuş. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.