NAFAKA VURGUNCULARI

Türkiye'nin zengin, bekar erkeklerine musallat olmuş bir çete...



Uyarı: Oyunu sahnelemeden önce mail yoluyla veya İnstagram üzerinden iletişime geçip izin istemeniz rica olunur. Oyun hakkındaki görüş ve önerilerinizi de bu sayfanın en altında yorum olarak ya da mail / instagram yoluyla belirtebilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim...


Aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.

ahmet736arslan@gmail.com

Yeni yayınladığım oyunlardan anında haberdar olmak ve iletişime geçmek için İnstagram'dan takip edebilirsiniz. 👇


Ya da buraya tıklayarak siteye abone olabilir ve yeni içeriklerden e-posta yoluyla haberdar olabilirsiniz.


Oyun yazma sürecimle ilgili videolar paylaştığım kanalımı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.👇



KARAKTERLER

TİMUÇİN : Çete lideridir. 40-45 yaşlarındadır. Yavaş yavaş konuşur. Hafif göbekli, rahat bir insandır.
ÇÖPÇATAN: 20-30 yaşlarındadır. Bilgisayar işleri ile ilgilenen erkek çete üyesidir. Gözlüklü olabilir.
BİROL: 20-30 yaşlarındadır. Timuçin'in sağ koludur. Çetenin mekanının korumasıdır. Sürekli ayakta bekler. Getir götür işleri ile ilgilenir. Uzun boylu, yapılı olabilir. (az repliğe sahip)
SEMA :20-30 yaşlarındadır. Biraz saf, ağzında sakızla konuşan, rahat tavırlı, yarım akıllı olarak nitelendirilebilecek bir çete üyesidir
ZEHRA: 32 yaşındadır. Olgun, duygusal bir çete üyesidir
DEFNE : 24 yaşındadır. Hayatından memnun olmayan çete üyesidir.
PERVİN:  40-45 yaşlarındadır.Timuçin'in yeni karısıdır. Zayıf ve atletiktir. Sert mizaçlıdır. 

SAHNE

UYARI: Oyunda ismi geçen şahıs ve kurumlar gerçek dışıdır. Gerçek bir kimse ya da bir kurumu simgelememektedir.

Sahnenin sol köşesinde bir bilgisayar ve masa vardır. Masada iki tane sandalye bulunmaktadır. Sandalyelerden biri gösterişlidir. Çete liderine aittir.

(Masanın başında Çöpçatan oturmaktadır. Çetenin bilgisayar ile ilgili işleriyle o ilgilenmektedir. Sahneye Timuçin ve Birol girer.)

Timuçin: (Şarkı söyleyerek sahneye girer.) Para para para varlığı süper! Yokluğu keder! Para para para keşke hep olsa, keşke ben de olsa!

Çöpçatan: (Araya girer.) Abi biliyorum en sevdiğin şarkı ama bölmek zorundayım çünkü kırmızı alarm!

Timuçin: Dinliyorum. (Yerine oturur, Birol yanında ayakta beklemektedir.)

Çöpçatan: Abi teknoloji devi HerTekno'nun CEO'su son tweetinde artık düzenli ve sürekli bir ilişki istediğini hatta evlenip çocuk sahibi olmayı düşündüğünü yazmış

Timuçin: E harika haber! Bu şarkıyla totem yapıyorum olum ben. Bak para dedim hemen bize iş çıktı. Ne yapıyoruz?... Tuğçe olur mu dersin?

Çöpçatan: Tuğçe hala tuşlu telefon kullanıyor ve son twitinde ‘Dokunmatik telefonların tuşu yok. Nasıl kullanıyorsunuz bunları?' yazmış

Timuçin: Yani?

Çöpçatan: Adam teknoloji firmasında CEO. Bizim kızlardan teknoloji ile en ilgili olanı tanıştırsak işimiz daha kolay olur diye düşünüyorum.

Timuçin: Çok mantıklı. Ee kim diyorsun o zaman?

Çöpçatan: Bence Sema.

Timuçin: Diyorsun, Allah Allah Sema'nın arası iyi mi ya teknolojiyle?

Çöpçatan: En azından dokunmatik telefon kullanıyor.

Timuçin: Bak bu konuyu çok atlamışız bir ara kızlara teknoloji dersi verelim. Devir teknoloji devri!

Birol: (Araya girer) Çok haklısın abi!

Çöpçatan: “Akıcı ve etkileyici konuşma” dersleri bitsin. “Güzel yürüme” dersinden önce bu teknoloji dersini araya sıkıştıralım.

Timuçin: Ders, ders, ders! Şaka maka üniversiteye döndük.

Birol: Çok haklısın abi.

Timuçin: (Birol'a dönüp) Senin başka repliğin yok mu canım ya? Sana da bir “Replik dersi” mi ayarlasak?

Birol: Çok haklısın abi.

Timuçin: Hadi canım hadi! Sema'yı çağır da müjdeli haberi verelim.

Birol: Çok haklısın abi.

(Birol sahneden çıkar.)

Timuçin: Şöyle sürekli haklısın deyince ne yalan söyleyeyim hoşuma da gidiyor aslında. Bu şekilde iyi gibi.

Çöpçatan: Replik dersini iptal ediyorum o zaman.

Timuçin: Et et böyle iyi. Çocuk haklı zaten.

Çöpçatan: Bu arada Sema'yı tanıştıracağımız CEO, cumartesi akşamları sahilde bir kulüpte takılıyor ama bugün orada olur mu, kesin bir şey diyemem.

Timuçin: Bugün günlerden…

Çöpçatan: Cumartesi!

Timuçin: Tamam o zaman. Hiç vakit kaybetmeden Sema ile bir şekilde tanıştıralım bu adamı. Adam CEO Çöpçatan. Çok iyi bir nafaka kopartabiliriz!

Çöpçatan: Haklısın abi

Timuçin: Bak bu da başladı. Hakikaten o kadar haklı mıyım?

Çöpçatan: Haklısın abi

Timuçin: Bak yine diyor. Çok hoşuma gidiyor ya. Gıdısı oynanan kediye döndüm yemin ederim. Yapmayın lan, Ay bir gıdıklanma geldi…. Bu Sema nerde kaldı ya?

(Sema sahneye girer. Birol yeniden sahneye girmez.)

Sema: Haklısın abi biraz geciktim.

Timuçin: Tövbe tövbe. Semacım nasılsın?

Sema: İyiyim abi sen nasılsın?

Timuçin: Bak ne diyeceğim…. Evliliğe hazır mısın?

Sema: (Heyecanla) Hiç olmadığım kadar hazırım! Artık evlenmek istiyorum!

Timuçin: Ben de tam bu sebepten dolayı seni çağırdım.

Sema: (Heyecanlı ve mutlu bir şekilde) Zengin mi, ne kadar zengin!?

Timuçin: Avımız bir CEO!

Sema: CEO mu!? Kesin mi? Emin miyiz?

Çöpçatan: Hem de HerTekno şirketinde.

Timuçin: Dersimize çalışıp gideceğiz. Yani adama teknolojiyi yakından takip eden biriymişsin gibi davranman lazım ki işimiz kolaylaşsın.

Sema: Bana bi' 15-20 dakika verin, adama rakip teknoloji şirketi bile kurarım!

Timuçin: İşte aradığım azim! Hadi göreyim seni. Bu işi erkenden bitirelim!

Çöpçatan: Telefonunun konumunu açık tut. Seni buradan takip edip yönlendirme yapacağım.

Sema: Konum mu? O nasıl açılıyor ki? Telefondan mı oluyor? Ay ömrümde ilk defa duydum. Kız o ne?

Çöpçatan: Dersine çalıştıktan sonra mı konuşsak?

Sema: Ne dersi ya?

Timuçin: Sema seni sağ tık yapıp “Sil”e basmamı ister misin canım?

Sema: Ha teknoloji şeysi! Anladım anladım. Abi çalışınca hallederim ben merak etmeyin.

Timuçin: Emin misin?

Sema: Valla biraz çalışayım hemen tavlarım adamı. Siz merak etmeyin 15-20 dakikaya hazırım.

Çöpçatan: Bu konuda güvenebileceğimiz tek kişi sensin. Diğer kızların dokunmatik telefonu bile yok.

Sema: Dokunmatik telefon mu? Ay ömrümde ilk defa duydum. Kız o ne?

Timuçin: Çöpçatan… adamla buluşmaya sen mi gitsen canım. Bunlarla işimiz çok zor.

Sema: Ha tamam abi tamam ya anladım. Ben ona “Dokunaklı telefon” diyorum ondan ilk duyuşta anlayamadım.

Çöpçatan: Acaba haftaya cumartesi günü mü yapsak bu işi?

Timuçin: Oğlum adam çok sıkılmış. Belli ki ani kararla evlenecek. Kaçıramayız bu fırsatı!

Çöpçatan: Ama (Sema’yı göstererek) bu şekilde işimiz çok zor. Bir de Sema en iyi seçeneğimiz.

Sema: Ne diyorsun Çöpçatan! Kısmetimle oynama. Ben telefona gelen her güncellemeyi anında yapan bir insanım tamam mı? Kimse benim teknolojiye olan ilgimi sorgulayamaz!

Çöpçatan:(Hızlı bir şekilde tek nefeste söyler.) Gerçekten teknolojiden anlasan, gelen her güncellemenin telefonu yavaşlattığını ve üreticilerin biz tüketicileri yeni telefon almaya zorladığı bir tuzak olduğunu bilip gelen her güncellemeyi anında yapmazdın Semacım!

Sema: Ay hiçbir şey anlamadım. Ne diyosun açık açık konuş benimle?

Timuçin: (Şaşırarak Çöpçatana döner.) Gerçekten bu buluşmayı hak ediyorsun. Bak ciddi soruyorum gitmek ister misin? İki rimel bir ruj hallederiz.

Sema: (Araya girer.) Abi lütfen bana bir şans verin. Hem adam illa teknoloji CEO'su diye benimle sürekli teknoloji mi konuşacak? Belki normal hayatında iş konuşmayı sevmeyen biri.

Timuçin: Belki de sen haklısındır. Bizi biliyorsun biraz garanticiyiz.

Sema: Evet de denemeden nasıl bilebiliriz? Bazen gözümüzü karartmalıyız. Adam çok zengin. Büyük düşünün büyük. Ayağımıza kadar gelen fırsatı tepecek miyiz? Her şeye şüpheyle yaklaşıp vakit kaybetmeyelim. Emin olun buna değecek.

Timuçin: (Biraz düşünür.) Tamam tamam bu şansı sana vereceğim ama sen yine de biraz çalış tamam mı?

Sema: Siz bana güvenin. O iş bende

Timuçin: Şimdi yeniden tekrar edelim. Amacımız ne bizim canım?

Sema: Abi hepsini biliyorum. Bunlarla vakit kaybetmesek ya!

Timuçin: Sema! Amacımız ne bizim?

Sema: Off nafaka işte!

Timuçin: Adamı evlenmeye ikna edip evlenince nafaka miktarını artırmak için neler yaparız?

Sema: Evlilik süresini uzun tutmaya çalışacağım.

Timuçin: Evet…

Sema: Çocuk da olsa iyi olur.

Timuçin: Güzel.

Sema: Boşanma nedeninde kusurlu taraf olmamaya dikkat edeceğim.

Timuçin: Çok güzel! Boşanma sebebinde bir şekilde sana yardımcı olacağız. Sen kafana takma onu. Ama bak ayrıldığında ne kadar yaşlı olursan bir işte çalışma şansın o kadar azaldığı için nafaka alma konusunda işimiz bayağı kolaylaşır. Bu sebeple çabuk ayrılma istemiyorum. Anlaştık mı?

Sema: Ay tamam abi başladın yine avukat gibi. Başlarda alttan alacağım sonlarda kavga başlatacağım. Bu kadar basit işte.

Timuçin: Ayrılırsan yeniden evlenme yok çünkü yeniden evlenirsen nafaka kesilebilir biliyorsun değil mi?

Sema: Evet.

Çöpçatan: Adamımız birazdan her cumartesi gittiği kulübe gidecek. Orada bir şekilde adamın dikkatini çekmen lazım.

Timuçin: …ve sürekli amacının evlilik olduğunu vurgula. Tek gecelik ilişkilerden sıkıldığını söyle.

Çöpçatan: Çocuk istediğini, sıcak bir yuvanın özlemini çektiği falan filan işte…

Sema: Not mu alsam acaba bunları? Kâğıda değil, telefonuma tabi ki de. Niye çünkü ben teknolojiden anlayan biriyim Çöpçatan!

Timuçin: Valla seni sağ tık yapıp kopyalamak istiyorum Semacım. Bize senden daha çok lazım.

Çöpçatan: Ha bir de adamla buluşmaya başladıktan sonra artık buraya gelmen tehlikeli. İlk akşam seni telefonun aracılığıyla takip edeceğim. Kulaklıktan talimatlar vereceğim ama ilişkiniz düzene girdikten sonra bu çok riskli.

Timuçin: Yani bu buluşmadan sonra sadece önemli anlarda haberleşeceğiz.

Sema: Başka bir şey yoksa ben dersime çalışmaya gideceğim.

Timuçin: Tamam gidebilirsin. İyi çalış bak şakası yok bunun.

(Sema tam sahneden çıkarken Timuçin seslenir.)

Timuçin: Ha Sema! Bunu söylemek için biraz erken ama nafaka tarifesi herkese uyguladığımız gibi. Yarısı bizim yarısı senin.

Sema: Anlaştık.

Timuçin: Bol şans!

Sema: Sağ ol abi.

(Sema sahneden çıkar. Sema çıkarken Birol sahneye girer.)

Birol: Abi önemli bir konu var.

(Tam bu sırada Timuçin'in telefonu çalar.)

Timuçin: Bunu açmak zorundayım. Seni biraz bekleteceğim.

(Telefonu açar.)

Timuçin: Pervin aşkım.

(Çöpçatan ve Birol şaşırır )

Timuçin: Ne olsun aşkım işteyim, çalışıyorum işte. Sen ne yapıyorsun? Hımm…iyi iyi… Nasıl!... Buraya mı?... Bu konuyu daha önce konuştuk. İş yerime gelmeni istemiyorum. (Biraz durur.) Dur tamam hemen kızma…. Çok az kaldı. Bir gün ne iş yaptığımı, nerede çalıştığımı göreceksin. Biraz sabır tamam mı?... Tamam aşkım tamam…. Kapatmam lazım. Görüşürüz canım.

(Telefonu kapatır.)

Çöpçatan: Abi üstüme vazife değil ama yeni bir sevgilin olduğundan haberimiz yoktu.

Timuçin: Sevgili demeyelim ya. Karım olacak inşallah. Ciddi düşünüyoruz.

Çöpçatan: Buraya getirme işi…. ne kadar doğru sence? Hem daha yeni tanıştığın birisi, biliyorsun tehlikeli bir iş yapıyoruz.

Timuçin: Tabi tabi haklısın ama çok çabuk ısındım. Bilmiyorum Pervin biraz farklı… yani öteki kızlar gibi değil. Beni çok iyi tanıyor mesela.

Birol: Abi ona bakarsan bizim kızlarda avladıkları herifleri çok iyi tanıyor ama ne amaçla gittikleri ortada yani.

Çöpçatan: Aynı fikirdeyim

Timuçin: Beyler beyler… Yaptığımız işten dolayı siz olaya çok temkinli yaklaşıyorsunuz ama dışarıda hayatı toz pembe gören bir kesim var. Pervin de onlardan biri. Ondan zarar geleceğini düşünmüyorum. Neyse şimdilik bu konuyu unutabilir miyiz?

Çöpçatan: (Bilgisayardan bildirim sesi duyulur.) Semadan mesaj var. “Not çıkardım. Yolda notlarımı okurum. Çıkıyorum ben. Şans dileyin” demiş.

Timuçin: Hiç şaşırmadım. Yok ya yapamayacak bu. Söyle şuna belediye otobüsüyle falan gitmesin. Taksi çağırsın.

Çöpçatan: Yazıyorum.

Timuçin: Sen önemli bir şey söyleyecektin sanki Birol.

Birol: Ha abi Zehra geldi seninle görüşmek istiyor.

Timuçin: Zehra, Zehra… o kimdi ya? (Çöpçatan'a dönerek sorar )

Çöpçatan: Hemen bakıyorum (Klavyede tuşlara basar.) Zehra Akpınar 32 yaşında 5 yıl önce bizim aracılığımızla ünlü müteahhit Veysel Turfanda ile evlenmiş. Biri yeni doğmuş biri 4 yaşında iki kızı var.

Timuçin: Buraya gelmemesi gerektiğini söylemedik mi biz buna? Ne şimdi bunun derdi?

Birol: Abi çağırayım istersen?

Timuçin: Çağır gelsin!

(Birol sahneden çıkar.)

Timuçin: O kadar söylüyoruz çok önemli bir şey olmadığı sürece buraya gelmeyin diye yine geliyorlar, yine geliyorlar!

(Zehra içeri girer.)

Timuçin: Aa Zehra! Tabi ya! Sergide müteahhit avlayan Zehra! Canım sana hoş geldin deyip çay falan ısmarlamak isterdim ama biz bu konuyu seninle konuşmadık mı? Buraya gelmek yasaktı hani…

Zehra: Abi biliyorum… çok iyi biliyorum ama önemli olmasa gerçekten gelmezdim.

Timuçin: Ne kadar önemli olsa da burası yasak Zehra yasak! Umarım bunun cezasını da biliyorsundur.

(Birol ceketinin cebini aralayıp silahı gösterir.)

Timuçin: Aa Birol! Biliyorsun ki o 2. Gelişte başvurduğumuz bir yöntem. İlk geliş için cezamız neydi Zehra’cım?

Zehra: Nafakada %10 hisse kaybı.

Timuçin: Bunu sisteme kaydedelim.

Çöpçatan: Hemen.

Timuçin: Evet seni dinliyorum. %10'u kaybetmeyi göze alacak kadar önemli olan konu nedir?
Zehra: Bildiğiniz gibi 5 yıldır evliyim, 2 çocuğum var. Yani çoğu şartı sağladım ama bir tane şartı yerine getiremeyeceğim sanırım. (Biraz durur, yere bakar.)

Timuçin: Dinliyorum

Zehra: Biliyorum bir süre sonra ayrılmamı isteyeceksiniz ama ben (Biraz durur.) Ben aşık oldum. Ayrılmak istemiyorum. Çocuklar bir yanda, Veysel bir yanda. Onları bırakmak istemiyorum.

Timuçin: Zehra, canım benim, seni sağ tık yapıp biçimlendirsem bu saçma sapan düşüncelerinden kurtulur musun?

Zehra: Abi size verebileceğim nafaka kaç lira ise hesaplayalım. Ben her zamanki hesaba o parayı şimdiden yatırayım ama lütfen benden ayrılmamı istemeyin.

Timuçin: Biçimlendirme biraz işe yaradı sanki. Kafan açıldı biraz ama sen parayı bize öderken hadi o keltoş kocan hesap hareketlerini kontrol edip sana bunun hesabını sorarsa? Ha canım?

Zehra: O zaman boşanırım işte.

Timuçin: Cık cık cık sen eskiden daha zekiydin. Seni geri dönüşüm kutusundan da silip tamamen yok mu etsek ya? Canım, hakimin karşısına çıktığında bizim hesaba yatırdığın paraları ne şekilde açıklamayı düşünüyorsun?

Zehra: Abi ben de sizi ele vermek istemem. Sonuçta Veysel'le tanışmama hatta evlenmeme sebep olan sizsiniz ama ondan boşandığım anda belki çocuklarla belki de tek başıma yapayalnız bir hayat beni bekliyor olacak. Hiçbir zaman sıcak mutlu bir yuvam olmayacak. Belki param olacak ama beni ne kadar mutlu edecek bilemem. Tüm bunları düşününce ayrılmayı göze alamıyorum.

Timuçin: Ah canım benim, sen Veysel’i tanımazken hatta bizimle bile tanışmadan önce neyin vardı! Neye sahiptin, sana ait bir şey var mıydı?

(Zehra, kafasını hayır anlamında sallar.)

Timuçin: Peki sana değer veren bir tanıdığın, zor günlerinde sana destek olacak tek bir arkadaşın var mıydı?

(Zehra, kafasını hayır anlamında sallar.)

Timuçin: O zaman canım benim, şu an sahip olduklarınla değil, beni bile tanımadan önce sahip olduklarını düşünerek hareket et! Bu işin en başında tüm bu konuları ayrıntılı olarak seninle konuştuk. Bunun şakası yok. Biz bir iş yapıyoruz. Sonunda da para kazanıyoruz. Her işin bir kuralı vardır ve kuralların çiğnenmesi şu an atan bazı kalplerin bir anda durmasına sebep olabilir (Durmuş kalbin sesini taklit eder.) Diiiiiiiiiit!

(Bu esnada Birol kemerine sıkıştırdığı ceketinin arkasındaki silahı Zehra'nın göreceği şekilde yeniden açar.)

Timuçin: Bu son görüşmemiz olsun çünkü Bir sonraki görüşmede Birol'un oyuncağını kullanmak zorunda kalırız. (Birol’a) Zehra'ya kapıya kadar eşlik edelim.

(Birol ve Zehra sahneden çıkarlar.)

Timuçin: (Çöpçatan'a) Acilen güzel bir haber almalıyım Çöpçatan yoksa herhangi birini sağ tık yapıp sileceğim.

Çöpçatan: Sema bildiğimizden çok daha hızlı çıktı abi. Mekâna girer girmez adamın dikkatini çekmeyi başardı. Birkaç dakikadır şakalı gülüşmeli bir sohbet dinliyorum.

Timuçin: Ne çabuk, ne zaman gitti? Bu CEO beklediğimizden kolay lokma çıktı desene. Peki ilk nasıl konuşmaya başladılar?

Çöpçatan: Sema, adamın yanına gidip “Pardon şarj aletiniz var mı? Bu dokunaklı telefonların şarjı çok çabuk bitiyor” dedi.

Timuçin: (Sinirle) Hani dersine çalışacaktı bu!

Çöpçatan: Abi inanmayacaksın ama işe yaradı. Garip bir şekilde Sema'nın saf tavırları adamın hoşuna gidiyor. Mesela az önce adama “Eğer numaranızı almama müsaade ederseniz hem bana hem de dokunaklı telefonuma çok ponçik bir iyilik yapmış olursunuz” dedi.

Timuçin: Delirdi mi bu kız ya! Alay ediyor resmen.

Çöpçatan: Şu an adam Sema'ya numarasını veriyor.

Timuçin: Yok ya benim emeklilik vaktim gelmiş. Ben artık bu işten anlamıyorum herhalde.

Çöpçatan: Adam daha sakin bir yerde konuşmak istediğini söyledi. (Biraz durur) Sema’yı yatına davet etti!

Timuçin: ((Şaşırarak) Yat mı?

Çöpçatan: Evet şu milyonluk yat!

Timuçin: Biliyor musun Çöpçatan? Böyle çabuk başaran kızları görünce zengin bir adama kaçasım geliyor.

Çöpçatan: Mekandan çıktılar.

Timuçin: Yata gidince tek gecelik olmadığını hissettirsin adama. Evlilik konusunu bir an önce açsın!

Çöpçatan: Hemen iletiyorum.

(Birol sahneye girer )

Birol: Abi kusura bakma ama yine önemli bir konu var.

(Timuçin'in telefonu çalar. Telefonunun ekranına bakar.)

Timuçin: Ne oluyor buna bugün ya? Açmam lazım biraz bekle.

(Telefon açar.)

Timuçin: Aşkım, bugün beni düşünmekten başka bir şey yapmıyorsun herhalde?... Hı hı… kek mi yaptın? …. Tamam iş çıkışı bir yere oturur. Yeriz… Hayır aşkım buraya getirme lütfen. Bu konuyu az önce konuştuk. Daha değil. Tamam mı canım… hadi canım görüşürüz.

(Telefonu kapatır.)

Çöpçatan: Pervin Hanım yerimizi biliyor mu?

Timuçin: Biliyor tabii ki. Yakın zamanda evleneceği adamın çalıştığı yeri bilmek en doğal hakkı değil mi?

Birol: Abi haklısın da az önce daha zamanı değil falan dedin burayı bilmesi için gereken zamandan bahsetmiyor muydun?

Timuçin: Yok yerimizi biliyor ama yukarıya çıkmak bizzat bu ortamı görmek istiyor.

Çöpçatan: Ama biz kızların bir kez bile gelmesini yasaklarken Pervin Hanım'ın buraya gelmesi ne kadar doğru?

Timuçin: Aaaa sıktınız ama! Doğru kişi olmasa buraya getirmem. Çocuk değilim! İşin ciddiyetinin farkındayım! Herkes düşünerek konuşsun! (Birol'a) Sen ne diyorsun yine!

Birol: Abi Defne… seninle görüşmek istiyor.

Timuçin: Hayda! Ne oluyor bunlara ya? Çağır gelsin!

(Bilgisayardan bildirim sesi gelir.)

Çöpçatan: Defne'den önce önemli bir konu var.

Timuçin: Dinliyorum!

Çöpçatan:15 yıl önce iş adamı Cem Simsaroğulları ile bizim aracılığımızla evlenen Zahide Develek boşanmak için doğru zamanın geldiğini düşünüyor.

Timuçin: Kaç yaşında?

Çöpçatan: 47. Üç tane de çocuğu var.

Timuçin: Hımm üç çocuk, 15 yıl süren evlilik. Aslında şartların çoğu sağlanmış. Boşanmak için zaman gerçekten gelmiş gibi.

Çöpçatan: Boşanmayı kolaylaştıracak bir sebep oluşturmamız lazım.

Timuçin: Tamam elimizde bu iş adamının aklını karıştıracak bir şey var mı?

Çöpçatan: Rana var.

Timuçin: Tamam Rana'yı bilgilendirelim. İş adamını sıkı takibe alsın. Bir şekilde adamı etkilemesi lazım.

Çöpçatan: Abi tek seferde olmaz biliyorsun değil mi?

Timuçin: Tabii ki de canım Rana'nın adamı bayağı kuşatması lazım. Sürekli karşısına çıkartalım. Sonra bir mekanda Zahide ile suç üstü yapılsın. Fotoğraf işlerini sen hallet. Mahkemede delil olarak ihtiyacımız olabilir. Sonra da gelsin nafaka. %50 ye %50 mi?

Çöpçatan: Yok abi. Evlendikten 2 yıl sonra buraya gelmiş yapamayacağım demiş, yani %60 bizim %40 Zahide'nin

Timuçin: Çok güzel. Zahide'ye bak sen! 2 yıl sonra gel. Yapamayacağım de. Sonra 15 yıl evli kal bir de 3 çocuk yap. Bu kızlar bazen beni gerçekten şaşırtıyor.

Çöpçatan: Ama bugün beni en çok şaşırtan Sema oldu.

Timuçin: Sahiden onlar ne durumda? En son adamın yatına gideceklerdi.

Çöpçatan: (Kulağındaki kulaklığı tutarak yavaş yavaş konuşur.) Adam yatı alt üst edip sonunda bir şarj aleti bulabildi ama yatında elektrik arızası varmış. (Biraz durur) Sema “Acaba dokunaklı telefonumu şarj etmek için evinize mi gitsek?” dedi.

Timuçin: İlk güne göre fazla hızlı. İşi batırmasa bari.

Çöpçatan: Şu an arabaya bindiler adamın evine gidiyorlar.

Timuçin: Uyar şunu içki falan içmesin. Tek gecelik ilişkiye döndürmesin olayı.

Çöpçatan: Hemen (klavyeden mesaj gönderir.)

Timuçin: Dersine çalış git dedim. Sadece dokunaklı telefona çalışmış. Şu an tek soruyla sınıf geçmeye çalışıyor tembel teneke!

Birol: Abi Defne seninle görüşmek istiyordu.

Timuçin: Aa doğru doğru. Unuttuk onu. Çağır gelsin.

Birol: Önemli bir nokta var yalnız. (Biraz durur.)

Timuçin: Ne bekliyorsun Birol söylesene!

Birol: Yanlış hatırlamıyorsam Defne'nin ikinci gelişi.

(Üçü de biraz sessiz kalır.)

Timuçin: (Çöpçatan’a) Kontrol eder misin?

Çöpçatan: Bir saniye… Defne Sezer, ünlü bir futbolcu ile bizim aracılığımıza evlendi. Henüz çocuğu yok. 24 yaşında. İki yıl önce erken boşanma talebiyle buraya gelmiş ve geldiği için %60-%40 oranı devrede. Sonuç olarak bu ikinci gelişi…

Timuçin: İkinci gelişin dönüşü olmadığını söylemedik mi buna?

Çöpçatan: Her gelene istisnasız bunu söylüyoruz. Bilmemesi imkânsız.

Timuçin: Çağır şunu. Bu arada oyuncağına mermi koymayı unutma.

(Birol sahneden çıkar )

Çöpçatan: Bu ilk olacak... Gerçekten yapacak mıyız?

Timuçin: Yapacak mıyız ne demek? Yapmazsak otorite kaybı yaşarız. Diğerlerinin akıllanması adına bunu yapmak zorundayız.

Çöpçatan: Bu odada olmasa. Bu sahneyi görmek istediğimden emin değilim.

Timuçin: Bakma böyle rahat rahat konuştuğuma ben de bundan keyif almayacağım herhalde. Burada ya da diğer odada bir şekilde yapmamız lazım.

Defne ve Birol sahneye girer. Defne bir hayli üzgündür.)

Timuçin: Ah canım benim ne oldu sana. Ne kadar önemli bir şey olmuş olabilir ki daha 5 yıl bile evli kalmadan, çocuk yapmadan buraya geldin?

Çöpçatan: Hem de ikinci kez.

Timuçin: İkinci gelişinde dönüşünün olmayacağını biliyorsun değil mi canım?

Defne (Evet anlamında başını sallar )

Timuçin: Biz koca bir aileyiz ve tek bir kişi yüzünden tüm işlerin mahvolmasını istemeyiz. Bu yaptığın cimrilik Defne. Ya eşin seni takip ediyorsa ya sana nereye gittiğini sorduğunda onu tatmin edecek bir cevap bulamazsan ne olacak? (Biraz durup Defne' ye bakar.) Seni geri gönderemeyiz.

Defne: Beni burada öldürdüğünüzde peşime düşmez mi zannediyorsunuz? O zaman da polise gidecek ve bu sefer devreye polis de girecek.

Timuçin: Ah canım benim! Polise gitmesi için kocanın yaşaması gerekir değil mi?

Defne: Ne!

Timuçin: Evet o da ölecek. Hem de senden sadece yarım saat sonra.

(Defne şaşırmış bir şekilde Timuçin'e bakar.)

Timuçin: Ne oldu canım benim niye öyle bakıyorsun.

Defne: Bu kadar ileri gidemezsiniz.

Timuçin: Sandığından daha büyük bir çeteyiz. Biraz da olsa yakalanma tehlikesi varsa ölecek kişiler bizim için sayılardan ibarettir.

Defne: Farkında mısınız? O ünlü bir futbolcu. Gazetelerde, televizyonlarda neler yazacaklar hiç düşündünüz mü?

Timuçin: (Alayla güler. Elini gazete manşeti göstermiş şekilde açar.) “Ünlü futbolcu ve eşi evinde ölü bulundu. Ölüm sebeplerinin intihar olduğu saptandı. Hiç çocuklarının olmaması, intihara bir sebep mi sorusunu akıllara getirdi.” Bak duydun mu neler yazacaklar? Hepsi bu kadar.

Defne: Yok yok siz kesinlikle işin ciddiyetinin farkında değilsiniz.

Timuçin: Burada işin ciddiyetinin farkında olmayan bir kişi var. O da birazdan burada olmayacak zaten.

Birol: (Cebinden silahı çıkartır. Defne'ye doğrultur.) Abi burada mı yapıyoruz, içeri mi geçelim?
(Tam bu sırada içeri Timuçin'in eşi Pervin girer. Elinde kek tabağı vardır.)

Pervin: Aşkım! (Silahı görünce bir anda donup kalır.)

Timuçin: Pervin!... Senin ne işin var burda?

Pervin: Asıl o silahın ne işi var?

Timuçin: (Sahte bir gülüş atar.) Korkma korkma. O Birol'un oyuncağı ya. Oyuncak oyuncak…
(Birol hemen silahını cebine koyar.)

Pervin: Silahtan oyuncak mı olur? Lütfen dışarı çıkartır mısınız onu? Kontrolüm altında olmayan bir silahla aynı mekanda bir dakika bile duramam!

Timuçin: E duramazsın tabii. Ben sana dedim zamanı gelince bizim mekâna seni kendim getireceğim diye. Her şeyin bir zamanı var.

Pervin: Zamanı geldi işte Timuçin. Şimdi açıkla bakalım ne oluyor burada? (Defne’yi göstererek) Bu hanımefendi niye burada? Oyuncak da olsa bir kadına silah doğrultmak ne demek? Görmüyor musunuz kadıncağız ne kadar korkmuş?

Timuçin: Gel canım otur... Otur bir nefes al.

Pervin: Yok iyiyim ben böyle. Hemen açıklar mısın bu olanları?

Timuçin: Arkadaşlar siz içeri geçin isterseniz. Biz baş başa konuşalım.

Çöpçatan: Abi… emin misin?

Timuçin: Hadi hadi siz içeri geçin.

(Çöpçatan, Birol ve Defne sahneden çıkar.)

Timuçin: Aslında bu şekilde açıklamak istemezdim ama eninde sonunda öğrenecektin zaten. (Derin bir nefes alır.) Pervin, biz nafaka vurguncularıyız.

Pervin: Ne vurgunu ya, ne diyorsun?

Timuçin: Basbayağı. Türkiye'nin zengin, bekar erkeklerinin aklına girip bizden birinin onlarla evlenmesini sağlıyor, süren ilişkiden, yapılan çocuklardan sonra boşanmayı kolaylaştırıp nafakaya çöküyoruz.

Pervin: Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Timuçin? Evlilikten bahsediyorsun, çocuktan, yıkılan yuvalardan bahsediyorsun. Bir de nafakaya çöküyoruz diyorsun!

Timuçin: Aşkım, evet kulağa biraz garip geliyor ama emin ol verdikleri nafaka o zengin adamların bir akşam yemeği etmez. Hiçbiri bize nafaka veriyor diye aç kalmıyor.

Pervin: O küçücük çocuklar böyle bir şeye alet edilir mi? Bir de para uğruna…

Timuçin: Hiç merak etme o çocukların hepsi özel okullarda okuyor. Hem biz her zaman takip ediyoruz. Onların mutlu olmaları için her şeyi yaparız. Hepsi de çok mutlu zaten.

Pervin: Ayrılmış anne babayla çok mutlular ha? Özel okulda okuyor, kahvaltıda portakal suyu içiyor, kantinden istediğini alabiliyor diye çocuklar mutlu öyle mi? Peki genç yaşta yalnızlığa mahkûm ettiğiniz bu kadınlar ne olacak, ki zannedersem biraz geç gelsem birini öldürecektiniz?

Timuçin: Pervin, bu işin başında kimseyi zorlamıyoruz. Buraya gelen herkes kendi rızasıyla geldi. Kendi rızasıyla evlendi. Hepsi işe başlamadan önce her aşamayı biliyor. Ayrılması gerektiğini de nafakanın bir kısmını bize vermesi gerektiğini de. İşin başında her şeyi biliyorlar ve kabul ediyorlar anladın mı? Kimseyi zorladığımız falan yok diyorum sana. Biraz sakin olur musun lütfen? Bu kadar tepki vermene inan anlam veremiyorum.

Pervin: Asıl ben sana anlam veremiyorum. Üstünden para kazandığın şey evlilik Timuçin evlilik. Nafaka senin geçimini sağlayacağın bir ticaret malı değil. Nafaka bir yardım fonu ya!

Timuçin: Ben de onu diyorum işte. Maddi durumu iyi olmayan kadınları zengin adamlarla tanıştırıp daha rahat bir hayat sürmelerini sağlıyoruz. Ucundan da kendi payımızı alıyoruz. Hepsi bu. Zengin adamlardan yardım alıyoruz gibi düşün. Sadece evlenmeye boşanmaya takılma lütfen.

Pervin: Takılma mı? Evlilik dediğin şey mutlulukla olur, boşanma da saygıyla. Böyle mafyayla çeteyle olmaz bu işler. Aile üzerinden para kazanılmaz. Sen böyle kafana göre aile kurup yıkarak geçim sağlamayı adamlık mı zannediyorsun? Bir tane bilgisayar alıp başına birini oturtmuşsun. Bir tane de beli silahlı koruma almışsın. Sen de nesin, çete lideri mi? (Küçümseyerek güler.) Her çetenin sonunun hapis cezası olduğu gibi sizin sonunuz da hapis olacak!

Timuçin: Ne hapsi Pervin, ne diyorsun ya?

Pervin: (Bir anda cebinden silah çıkartır. Timuçin'e doğrultur) Eller yukarı diyorum Timuçin Bey eller yukarı!

(Timuçin şaşırarak ellerini yukarı kaldırır.)

Timuçin: Canım… şaka mı bu?

Pervin: Uzun süredir sizi takip ediyorduk. Anlayacağın, sen birilerini evlendirip nafaka toplarken ben de seninle evlenip suç üstü yapacaktım. Ama evlenmeme bile gerek kalmadı. Beklediğimizden kolay oldu. Gerçi HerTekno'nun CEO'su olmasaydı bu iş daha da uzardı onun da hakkını vermem lazım.

Timuçin: Ne!

Pervin: Sizin Sema içince çok çabuk döküldü. Her şeyi anlattı

Timuçin: Yarım akıllı!

Pervin: Hiç ona kızma buradaki en büyük yarım akıllı sensin. Bir ordu polisle mekanına girdim ruhun duymadı be! İçeri gönderdiğin herkes tutuklandı. İstersen onları bekletmeyelim. Düş önüme düş!

(Timuçin elleri yukarıda Pervin arkasında sahneden çıkarlar.)

SON

2 yorum:

Blogger tarafından desteklenmektedir.